Fecir | Konular | Kitaplar

Fakir-Zengin Uçurumunu Önler

Zekâtın Sosyal Hayattaki Yeri ve Hikmetleri

Zekâtın Sosyal
Hayattaki Yeri ve Hikmetleri


a- Fakir-Zengin
Uçurumunu Önler, Orta Sınıf Oluşturur. Dilencilik ve Başa Kakma Gibi Onur Kırıcı
Davranışlardan Halkı Korur.

İnsanın fıtrî hallerinden
birisi de, iyilik gördüğü kimseyi sevmek, kötülük gördüğü kimseden de
uzaklaşmaktır. Bu, esasen her canlıda bulunan bir özelliktir. Fakat bazen öyle
iyilik edenler olur ki, yaptığı iyiliği başa kakarak, insanı "keşke bu iyiliği
yapmasaydı" dedirtecek noktaya götürür. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Mallarını
(Allah yolunda) harcayıp da, sonra o harcadıklarının arkasından başa kakmayan ve
eziyet etmeyenler (yok mu?) Onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara
hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir." (2/Bakara, 262)
buyurulmuştur.
Yapmış olduğu iyiliği her
fırsatta gündeme getiren ve karşısındaki insanın hislerini rencide eden kimse
"zekât ve infakını iptal etmiş" hükmündedir. Zira iyiliği başa kakmayan ve
diliyle eza vermeyenler için korku kaldırılmıştır. Diğerlerine gelince, Allah
Teâlâ: "İyi (ve güzel) bir söz veya bir ayıbı örtme; ardından eziyet gelen
(başa kakılan) bir sadakadan hayırlıdır. Allah (kullarının infaklarından)
müstağnidir, halimdir." (2/Bakara, 263) hükmünü beyan buyurmuştur. Bilindiği
gibi, güzel bir söz veya bir ayıbı örtmek için, mutlaka zengin olmak gerekmez.
Her mü'min (zengin veya fakir) bu ameli edâ edebilir. Bu âyette, beliğ bir
üslupla, önce zekât ve infakta bulunan, daha sonra (bu sebeple) eziyet eden
mükellefin, amelinin (sevap açısından) iptal edildiği haber verilmiştir.
Dolayısıyla infak amelinin değişmeyen iki rüknü vardır. Birincisi, iman;
ikincisi ihlâstır.
Kur'an-ı Kerim'de:
(Sadakalar, zekât ve infaklar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler
içindir ki, onlar yeryüzünde dolaşmaya muktedir olamazlar. (Hallerini)
Bilmeyenler, iffet ve istiğnalarından (hallerini gizlemelerinden) dolayı onları
zenginlerden sanır. Sen (ey Peygamber) o gibileri simalarından tanırsın. Onlar
insanlardan yüzsüzlük edip de bir şey istemezler. Siz ne mal harcarsanız,
şüphesiz Allah onu hakkıyla bilendir." (2/Bakara, 273) buyurulmuştur. Rasül-i
Ekrem, gerçek fakiri şu şekilde tarif etmiştir: "Asıl fakir, ortalıkta
dolaşıp dilenen, kendisine bir-iki hurma veya lokma, ya da ekmek parçası verilen
kimse değildir. Kendisine yetecek kadar rızık bulamayan, hali bilinmediği için
sadaka da verilmeyen, kimseden de bir şey talep etmeyendir." (S. Müslim,
I/719; Ahmed bin Hanbel, I/384; Muvatta, II/924)