Fecir | Konular | Kitaplar

Zekât, Nimetin Gerçek Sahibi Allah'a Bir Şükürdür

c




c- Zekât, Nimetin
Gerçek Sahibi Allah'a Bir Şükürdür

 
Allah'ın mal nimetine şükür,
malı Allah için vermekle olacaktır. Zekât, Allah'ın verdiği nimetlere
şükürdür. Namaz, oruç gibi bedenî ibadetler, Allah'ın ihsan ettiği vücut sıhhat
ve selametinin şükrüdür. Zekât başta olmak üzere her çeşit infakı içeren malî
ödemeler de mal nimetinin şükrüdür. Her nimetin bir şükrü vardır. Malın şükrü de
Allah için vermektir. Lisanen yapılan şükürle malın şükür borcu edâ edilemez.
Zekât, malın şükrüne açılan önemli bir kapıdır. Bu duygularla zekât veren mü'min,
her nimetin, mesela sağlığın, ilmin, sanatın şükürlerinin de o nimetlerle
ödeneceğinin şuuruna varır. "Sizden birine ölüm gelip 'Ya Rabbi keşke yakın
bir zamana kadar ecelimi geciktirsen de sadaka versem' demeden önce size
verdiğimiz rızıkdan veriniz." (63/Münafıkun, 10)
Nimete şükür, onu verenin râzı
olacağı yollarda sarfetmekle olur. Zekât ise, mal nimetinin bir şükrüdür.
Nimetin vercisine teşekkür  etmek  gerektiğine  göre,  zekâtın  da  gerekli
olması kendiliğinden anlaşılır. Malın elde bulunması, şükretmeyi; elden çıkması
da sabretmeyi gerektirir. Rabbimiz kuluna sanki şöyle buyuruyor: Ey zengin! Ben
sana mal verdim ki, bu sebeple hakkını ödeyip şükredenlerden olasın; sahip
olduğun malın bir kısmını elinden çıkar, zekât ver ki, bu vesile ile malın
yokluğunu hatırlayarak sabredenlerden olasın. Ey fakir! Sana da çok mal
vermedim; sabrettin, bu sebeple sabredenlerden oldun. Zengine ise, elindeki
malından bir kısmını sana vermesini farz kıldım. Ta ki, bu mal senin eline
geçtiği zaman bana şükredenlerden olasın.
İşte zekâtın farz olması, bir
taraftan zenginlere, şükrün ne demek olduğunu, öbür taraftan da fakirlere sabrın
ne demek olduğunu öğretiyor. Aynı zamanda zenginin sabırdan, fakirin de şükürden
nasiplenmesine vesile oluyor.