Fecir | Konular | Kitaplar

Zekâta Teşvik

Zekâta Teşvik




Zekâta Teşvik:



 

Kur'ân-ı Kerîm, "Ey îman edenler! Kâfir olanlar
bile birbirlerinin yardımcılarıdır. Eğer siz bunu yapmazsanız yeryüzünde bir
fitne ve büyük bir fesad olur!" (Enfal 73) buyurarak Müslümanları yardımlaşmaya
teşvik eder ve bunun terki hâlinde cemiyetin huzurunu bozacak fitne, kargaşa ve
ihtilâllerin olacağını haber verir. Şu halde zekât, bu yardımlaşmayı
gerçekleştirerecek en mühim vasıta olarak, Kur'an'da otuzdan fazla âyette
emredilmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu ilâhî emrin yerine
getirilmesi için pek çok beyanlarıyla, Müslümanları zekâta teşvik buyurmuştur.
Bazılarını kaydediyoruz:



 الزكاة قنطرة اسم    "Zekât, İslâm'ın
küprüsüdür";



 حََصِّنُوا اَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ
وَأعِدُّوا لِلْبََءِ الدُّعَاء

 "Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalarınızı
sadaka ile tedâvi edin. Belaya dua ile karşı koyun";

 اِذَا



اَدَّيْتَ زَكَاةَ مَالِكَ فقَدْ قَضَيْتَ مَا عَلَيْكَ

 "Malının zekâtını eda ettin mi, üzerindeki
borcu ödedin demektir";

 إذَا اَدَّيْتَ زَكَاةَ مَالِكَ فَقَدْ اَذْهَبْتَ عَنْكَ شَرَّهُ

 "Malının zekâtını ödedin mi kendinden onun
şerrini def ettin demektir";

 إنَّ الصَّدَقَةَ َ تَزِيدُ الْمَالَ إَّ كَثْرَةً

 "Sadaka malın miktarını eksiltmez, artırır";

"Zekâtı ödenen mal "kenz (hazine)" değildir,
toprağa gömülmüş olsa bile."[1]
"Zekâtı verilmeyen her mal, kenzdir, açıkta (yani yere gömülmemiş) bile olsa";



 مَا اَدَّى زَكَاتَهُ فَقَدْ اَدَّى الْحَقَّ الَّذِى عَلَيْهِ وَمَنْ زَادَ
فَهُوَ اَفْضَلُ

 "Zekâtını ödeyen, üzerinde bulunan (fakirin)
hakkını ödemiş olur, fazla vermek efdaldir"; "Farz zekâtı öde. Zira o seni
temizler. Sıla-i rahmi eda et, dilenci, komşu ve fakirin hakkını gözet";

 اِنَّ مِنْ تَمَامِ اِسَْمِكُمْ اَنْ تُؤَدُّوا زَكَاةَ اَمْوَالِكُمْ

 "Malınızın zekâtını vermeniz, İslâm'ınızı
tamamlar";

 تَمَامُ اِسَْمِكُمْ اَدَاءُ الزَّكَاةِ

"İslâm'ınızın kemâli zekâtın ödenmesiyledir";



 بَرِئَ مِنَ الشُّحِّ مَنْ اَدَّى الزَّكَاةَ وَقَرَى الضَّيْفَ وَاَعْطَى في
النَّائِبَةِ

 "Zekâtı
ödeyen, misâfire ikram eden, musibete uğrayanlara veren cimrilikten kurtulur";

"Allah, zekâtını ödemeyen kimsenin namazını
kabûl etmez, ikisini birlikte yapıncaya kadar. Zira Allahu Teâla Hazretleri
namazla zekâtı (Kur'an'da yanyana birlikte zikretmek sûretiyle) birleştirmiştir,
siz aralarını açmayın!";

 "Allah îmânı ve namazı ancak zikâtla kabul
eder";

"Kimin zekât verecek malı yoksa: "Allahümme
salli alâ Muhammedin abdike ve Resûlike ve alâ'lmüminine ve'lmü'minât
ve'lmüslimîne ve'lmüslimât. (Allah'ım, kulun ve elçin Muhammed'e, mü'min
erkeklere ve mü'min kadınlara, Müslüman erkeklere, Müslüman kadınlara salât
(rahmet et!)" desin. Bu söz onun için zekât yerine geçer."

"Eğer zekâtını verirsen, üzerindeki borcu ödemiş
olursun. Kim haram malı toplasa, sonra da tamamen tasadduk etmiş bile olsa, o
maldan kendisine bir sevap ulaşmaz. Üstelik vebali üzerindedir."[2]

 



[1]
Bu hadîste, altın ve gümüşü Allah yolunda harcamayarak toplayıp "kenz"
yapanları, cehennemin elîm azabıyla tehdît eden âyete (Tevbe 34) açıklık
getirilmektedir: "Zekâtını veren kimse o âyette tehdîd edilenlerin dışında
kalacaktır" denmiş olmaktadır.




[2]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve
Şerhi, Akçağ Yayınları:7/322-324.